Monoton Hayatların Köpeği Olanlar
- Busra Seyis
- 28 Kas 2016
- 3 dakikada okunur
Her sabah uyandığımda kahve içmeyi, sigara tüttürmeyi ve köpeğimin yanaklarını sıkmayı severim. Her öğle vakti eğer yaz mevsimiyse camları açıp evi havalandırmayı, bahçemde bira içmeyi, kış mevsimiyse kareli kırmızı battaniyemin altına girip salak saçma programları ya da kedili/bebekli/köpekli videoları izlemeyi severim. Akşam olduğu zaman L'ye yayılmayı, belki biraz gitar çalmayı, çokça anırmak suretiyle şarkı söylemeyi, dahi anlamındaki ekleri ayırmayı severim. Günün farklı zamanlarında farklı şeyleri de severim...
Burası pek çoğunuz için önemsiz olabilir uyarısı...
Yağmur yağdığında şemsiye almamayı, artık gözlük kullanmadığım için yüzüme vurduğunda rahatsız olmadığım yağmuru çaktırmadan dilimle yakalamayı, yemek pişirmeyi, bir gün evimin duvarlarını boyayacağımın hayaliyle yaşamayı, dördüncü katta oturan Selahattin amcayı, sipariş vermek için aradığım marketteki Garip (ya da Galip orası hala muamma) abinin önce halini hatrını sormayı, küçük kıyafetlerle uyumayı, uyumadan önce hayaller kurmayı, yollara düşmeyi, araç kullanırken çılgınlar gibi pop şarkılar söylemeyi (bunun neden olduğunu bilmiyorum), hiç bilmediğim yerlere gitmeyi, ama gerçekten gitmeyi, sinirlendiğimde evimin holünde saçma sapan bir şekilde pembe, çirkin panduflarımla kaymayı, düşen insanlara gülmeyi (özellikle kendim düştüğümde), insanlara küçük hikayeler anlatmayı, bulunduğum bir ortamdan rahatsız olduğumda topuklamayı, kremalı makarnalar yemeyi ve hatta yedirmeyi, Almanya'yı ve Almanlar'ı, denizden çıktıktan sonra tuzlu suyla takılmayı, rakı masalarını, yaşlı insanları, hüzünlü başlayıp mutlu biten anıları, kriminal kitapları, renkli kalemleri, sadece bir sayfasını kullanıp sonunu asla getirmeyeceğimi bildiğim halde zibilyon tane defter almayı, babişkoları, annemi, sevgilimi, birkaç güzel dostumu severim.
***
Bir şeyi sadece yapmak zorunda olduğu için yapan kişi, iş ve oluşları ise sevmem. Sevemem. Salata sevmediği halde zayıf kalabilmek için otlayanları, eğer ruhunu taşımıyorsa sabah 8 akşam 5 mesaili insanları, aldatan insanları, yağmurlu havada çukura girerek baştan aşağı ıslattıktan sonra bir özür bile dilemeyen ''davarları'', sokma akıl olanları, vs...
Son kısmı yazmaya başladığımda farkettim ki sevdiğim şeyler arasında doğadan gelen ve kimseyi rahatsız etmeyecek şeyler varken, sevmediğim şeyleri yazarken eylemlerin sonu hep ''insanları'' diye bitecekti. Her şeyi bayağılaştıran, kötüleştiren, sevimsizleştiren biziz... Bununla bir kez daha yüzleştim. Aslında bu yazı böyle devam etmeyecekti ancak sonu buraya geldi. Ama benim için bir sorun teşkil etmedi.
Her bokun en iyisini ben biliyorum, o yüzden akıl verecem.
Sevmediğiniz işlerde çalışmayın ve sevmediğiniz şehirlerde yaşamayın. Sevmediğiniz insanlarla birlikte olmayın, evlenmeyin. İçinize sinmeyen herkesten, her şeyden uzaklaşsanıza abi! Negatiften uzaklaşsanıza? Her kötü hissettiğinizde çıkın, toprağa basın diyecektim ama ortalıkta toprak kalmadığı aklıma geldi. Evin içinde yapılırken sadece sesinden rahatsız olduğunuz ve evdekilerin beynini yediğiniz ancak muhataplarına gıkını çıkartmadığınız insanlar yüzünden kalmadı mesela... Sizi rahatsız ediyordu, neden bir şey demediniz? Oturduğunuz kafede işini doğru yapmayan garsonu sevmediniz ama ''Nasıl olsa bir daha gelmem'' diyerek sesinizi çıkartmadan gittiniz. Sevgilinizi artık sevmediniz ve kaslı ya da ince belli bir insanın peşinden gittiniz. Seni sevmiyorum diyemediniz. İşinizde çalışmaktan nefret ediyorsunuz ve müşteriye nefret dolu gözlerle baktınız ya da o ses tonuyla konuştunuz. İşte şimdi bir nefret döngüsü başlattınız. Her istemsiz şey yeni bir kötülük doğuruyor. ''Hayat gailesi'' adı verilen saçma bir sıfat tamlaması yüzünden çirkin bir toplum yaratıldı ve bununla yaşamayı sürdürmemiz bekleniyor. Ne depresyonlu bit toplum ama?! Ben de dahil... Hayat gailesi çalıştığınız o sevemediğiniz sikik işlerden çok daha farklı bir şey. Böyle anlarda Köylü Ekrem'i hatırlamakta fayda var...
Monoton yaşantınız sevmediğiniz şeyleri yapmanızdan kaynaklanıyor. Keşke şu an sevmediğiniz o kadın ya da adama siktir git diyebilseniz, keşke sevmediğiniz o saçma salak ot kasesini çöpe atabilseniz. Keşke patronunuza bir yumruk atıp ''Al bu ofisi götüne sok! Ben hakettiğim hayatı yaşamaya gidiyorum!'' diyebilseniz. Bunları küfürsüz de yapabilirsiniz ama ben küfür etmeyi seviyorum ve biliyor musunuz bu kadar basit bir şeyi bile severek yaptığım için daha iyi hissediyorum.
Sevmediğiniz hiçbir şeyi yapmayın, daha fazla hastalıklı topluma katlanır halimiz kalmadı sanırım.
Sevmiyorsanız bu blogu okumayın.
Comentários